1 Kasım 2009 Pazar
Frankeştayn
Yılmaz Özdil
yozdil@hurriyet.com.tr
Kürt açılımı yapılmasını anlarım... Çünkü, karşı çıkanlar olduğu gibi, destekleyenler de var. Ermeni açılımı da böyle...
Sen itiraz edersin belki ama, şahane diyen de var.
*
Peki, “Milletim öyle istiyor, açılım yapıyorum” diyen arkadaşlardan biri, bana izah edebilir mi lütfen, “genetiği değiştirilmiş organizma açılımı”nı niye yapıyoruz?
*
Ortalık toz dumanken... Ahali, PKK’lıların memlekete gelişiyle meşgulken, dikkatler darbe marbe iddialarına yoğunlaşmışken, ana-babalar domuz gribi endişesine kafa yorarken... Kaşla göz arasında, TBMM’yi bypass ederek, şak diye yönetmelik çıkardılar... Ve, “genetiği değiştirilmiş organizma”ların ithalatını
serbest bıraktılar.
*
Hangi millet istiyor bunu?
*
Her numaraya “Milletim öyle istiyor” diyorsunuz da... Mesela, genetiği değiştirilmiş domates istiyorum diyen Kürt var mı Türkiye’de? Genetiği değiştirilmiş çikolata istiyorum diyen Laz? Çocuğuma genetiği değiştirilmiş patates cipsi yedirmek istiyorum diyen Türk var mı aramızda? Kim istiyor bu işi kardeşim? Kim?
*
Genetiği değiştirilmiş organizma, eğer angutsan, entel bi sıfat gibi geliyor kulağa, bilimsel gibi duruyor... Aslında “frankeştayn gıda” onların adı!
*
Çünkü, normal yollardan insan evladı doğurmak varken; birinin kulağını birinin kafasına, birinin burnunu öbürünün suratına
takmak gibi bi şey...
*
Kabaca anlatırsak, dayanıklı olsun diye balık genini domatese, bakteriyi patatese monte ediyorlar... Sonradan tonla para verip ilaçlama yapılacağına, haşere ilacını daha tohumundan mısır genine kakalıyorlar. Sinek yuttuğu için böcek ilacı içen süper zekâ vatandaşımız gibi yani... Sevgili halkımız, adında domuz var diye, domuz gribi aşısı caiz mi diye soruyor ama, belki domuz genini soya fasulyesinde yiyor, haberi yok...
*
Peki, niye yapıyorlar bunu? “Açlığı önlemek için” diyorlar... İnsanoğluna gıda yetişmiyormuş, böylece verimi arttırıyorlarmış...
Raf ömrünü uzatıyorlarmış.
*
İyi de birader...
Buğday mı yetişmiyor bu ülkede? Pancar mı eksik? Pirinç mi yok? Yanlışlıkla elinden düşürsen, fışkırmıyor mu topraktan? Şapşal politikalar yüzünden, fazla geldiği için, para etmediği için, mahsulümüzü yakarken, derelere dökerken, hangi açlık?
*
Allah’ın bu millete lüftu Anadolu’da, şu ürün yetişmiyor, o yüzden genetiği değiştirilmiş organizmaya ihtiyaç var, denebilir mi, utanmadan?
*
Üstelik, sadece sebze-meyve değil hadise... O sebze-meyvelerle yapılan, bin küsur üründe var bu genetiği değiştirilmiş organizma... Çikolatadan cipse, meşrubattan ketçapa... Şeker ayaklarıyla, baklavada bile kullanıyorlar... Bebek mamasında var!
*
Yersen ne oluyor? Avrupa’da resmen kanıtladılar; bağışıklık sistemini çökertiyor, kansere yol açıyor, kan yapısını bozuyor, sindirim sistemini harap ediyor, karaciğeri haşat ediyor, erken doğuma-kısırlığa sebep oluyor... Antibiyotik şırınga ettikleri için, farkında olmadan bağışıklık kazanıyorsun, hastalandığında antibiyotik alıyorsun, havagazı.
*
İsviçre sokmuyor, Yunanistan sokmuyor, o beğenmediğin Sarkozy “Bunları Fransa’ya sokanı oyarım” diye yasa çıkardı...
Burası dingonun ahırı mı?
*
Aman yemeyelim dersen, nasıl yemeyeceksin? Nasıl ayırt edeceksin? Koklasan aynı, ellesen aynı, tatsan aynı, laboratuvara götürüp analiz ettirecek değilsin... Nereden anlayabilirsin? Etiketinden... Etiketin üzerinde “Bu üründe genetiği değiştirilmiş organizma var” yazmalı ki, bakıp anlayabilesin, di mi? Şimdi sıkı durun...
*
Bunların memlekete girişine izin veren yönetmelik diyor ki, “Etiketlere genetiği değiştirilmiş organizma içermez yazılamaz!”
*
Efendim?
Yazılamaz!
*
“İsteyen yemesin, baksın etikete görsün” diyeceklerine... “Etikete baksın, görmesin” diyorlar! İlla yedirecek.
*
Tekrar soruyorum:
GDO hakkındaki mevzuat karanlık
GDO YOKTUR DEMEK YASAK
Özetle firmalara "Şimdilik bu ürünleri ithal edip satabilirsiniz. Ama zararlı olup olmadıklarını sürekli takip edecek, eğer böyle bir durum varsa, bize bildirecek, malınızı da piyasadan çekeceksiniz," deniyor. Sigara örneğine uygulayacak olursak, sigara üreticilerine devletin, "Sigaranızın kansere yol açıp açmadığını araştırın. Eğer açtığını saptarsanız, bize bildirin, ürününüzü de piyasadan çekin," demesi gibi bir şey bu. Ama yönetmeliğin en harika bölümü Madde 5/8'de yer alıyor: "GDO'suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO'suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz." Yani THY uçağında yemek tepsilerine kocaman bir etiket konup "Yemeklerimizde domuz eti yoktur" yazılabiliyor, meyve sularında "içeceklerimizde katkı maddesi yoktur" ibaresi serbestçe bulundurulabiliyor ama bir ürünün üzerinde gelecek kuşaklarımızın, ülkemiz doğasının üzerindeki etkileri henüz bilinmeyen GDO'ların olmadığını belirtmek yasak! Bu insan haklarını, bilgilenme, tüketici özgürlüklerini hiçe sayan maddenin tek bir gerekçesi olabilir: Eğer böyle bir yazı konursa, kimse GDO'lu ürünleri almaz. Diyeceksiniz ki, "Almazsa almasın." Ben de sizin gibi düşünüyorum. Ama birileri GDO'ların mutlaka gündelik yaşamımızın bir parçası olmasını istiyor ve dev GDO firmalarının işine gelmeyen "Bu üründe GDO yoktur" ibaresini onların ticari başarısını engellemesin diye yasaklama yoluna gidiyor. Değerli okurlarım; her geçen gün organik ürünler satan pazarlara, mağazalara rağbet artıyor. Bir yandan da ciddi firmalar saygın sertifikasyon firmalarından aldıkları denetim raporlarını gururla ekleyerek doğal ve organik gıda maddelerini ürün paletlerine katıyorlar. Çünkü birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, bizde de halkın beslenme konusunda bilinçlendiğini, gelecek kuşaklara sağlıklı bir ülke bırakmayı istediklerini görüyor, onlar da buna katkıda bulunuyorlar. Bu son yönetmeliğin toplumdaki sağlıklı yiyecekler konusundaki bilinci daha da güçlendireceğine, atılan yanlış adımların ise er geç geri alınacağına inanıyorum. Yeter ki iş işten geçmesin...
BİYOGÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE!.. GDO'LARIN TİCARETİ SERBEST BIRAKILDI !
|
| |
BİYOGÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE!.. GDO‘LARIN TİCARETİ SERBEST BIRAKILDI ! GDO‘ya Hayır Platformu, 1 Kasım 2009 Pazar günü Ziraat Mühendisleri Odası'nda bir basın toplantısı yaparak, GDO‘lu ürünlerin ticaretini serbest bırakan "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik"e tepki gösterdi. Basın açıklaması metni aşağıdadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" 26 Ekim 2009 günlü Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. |
2 Eylül 2008 Salı
Pazartesi, 31 Mart 2008
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara (GDO) karşı uzun yıllardır etkin biçimde mücadele veren GDO'ya Hayır Platformu bileşenleri Ekoloji Kolektifi, Ziraat Mühendisleri, Çevre Mühendisleri Odası, Tüketici Hakları Derneği, Çiftçi Sendikaları, EKODER, Ankara Barosu gibi kurumlarla birlikte "Gıda Tohum Haktır, Biyogüvenlik Hemen Şimdi" kampanyasını başlattı.
Kampanya için yapılan basın açıklamasında Canlı yaşamında gereksinim duyulan birincil maddenin gıda, gıda için gereksinim duyulan birincil üretim alanının tarım, tarım için gereksinim duyulan öğelerin ise toprak, su ve tohum olduğu, Toprak, su ve tohumdan bir tanesi eksik ise gıdanın olmayacağı, gıda olmaz ise canlıların da olmayacağı vurgulandı.
Biyogüvenlik hemen şimdi kampanyası için hazırlanan eylem takvimine göre, 12.04.2008 tarihlerinde Prof. Dr. Murat Akçelik, Prof. Dr. Murat Özgen, 19.04.2008 tarihlerinde Prof. Dr. Nükhet Turgut ve Prof. Dr. Hakan Yardımcı'nın katılacağı ve hem mevcut biyogüvenlik taslağı hem de nasıl bir biyogüvenlik yasası olması konularının ayrıntılı şekilde değerlendirileceği biyogüvenlik çalıştayı yapılacak. Ankara Barosu'nun ev sahipliğinde gerçekleştirilecek Çalıştay sonucunda halktan, tarımdan, çiftçiden ve ekolojiden yana bir içerikle Biyogüvenlik Yasası hazırlanacak ve Meclise sunulacak.
10-11 Mayıs 2008 tarihlerinde ise Gıda Egemenliği ve Biyogüvenlik Forumu düzenlenecek. Forumda tohumun ve gıdanın hakça paylaşılması, gıdanın demokratikleştirilmesinin ve halkın gıda üzerinde egemenlik hakkını nasıl kurabileceğini tartışılacak. Uluslararası bir katılımla gerçekleşecek çalışmanın ikinci gününde de tohum hakkı, halk sağlığı, gıda egemenliği ve biyogüvenlik konularında atölye çalışmaları yapılacak.
Kampanya Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa illerinde gezdirilecek Mısır Balonu ile de ülkemize son yıllarda giren genetiği değiştirilmiş organizmalara ve Cargill işletmesinin hukuka aykırılığına dikkat çekilerek son bulacak.
Coca Cola ve Pepsi'ye reklam cezası
ANKA
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Başkanlığı, Türk-İş'e bağlı Şeker-İş Sendikası'nın yaptığı şikayet üzerine, Coca Cola ve Pepsi firmaları tarafından piyasaya sürülen ve "sıfır şeker-şekersiz maksimum tat" sloganlarıyla tanıtılan ürünün reklamlarının "tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı" nitelikte olduğuna karar verdi. Kurul, söz konusu reklamları yayından kaldırırken, iki firmaya idari para cezası verilmesini kararlaştırdı.
Türk-İş'ten yapılan açıklamada, Şeker-İş Sendikası'nın, Coca Cola ve Pepsi firmaları tarafından piyasaya sürülen ve "sıfır şeker?şekersiz maksimum tat" sloganlarıyla tanıtılan ürün reklamlarının yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle durdurulması ve gerekli yasal işlemlerin yapılması istemiyle 4 Nisan'da Reklam Kurulu'na şikayet başvurusunda bulunduğu hatırlatıldı. Şeker-İş'in yanı sıra Pankobirlik ve Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş.'nin de bu konu ile ilgili başvuru yaptığına dikkat çekilen açıklamada, konunun Reklam Kurulu'nun 12 Ağustos'ta yapılan toplantısında ele alındığı kaydedildi. Reklam Kurulu'nun Pepsi ve Coca Cola tarafından piyasaya sürülen ürün reklamlarının tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğu hükmüne vardığı belirtilen açıklamada, "Reklam Kurulu, bu şikayetle ilgili olarak söz konusu ürünlerde hiç şeker bulunmadığı izleniminin yaratıldığı ve dolayısıyla bahsi geçen reklamların tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğuna, bu durumun yasaya aykırı olduğuna hükmetmiştir. Kurul, reklamları veren Coca-Cola Meşrubat Pazarlama Danışmanlık Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve Pepsi Cola Servis ve Dağıtım Ltd. Şti hakkında ulusal düzeyde (60 bin YTL) idari para ve anılan reklamları durdurma cezaları verilmesini kararlaştırdı" denildi.
"PANCAR ŞEKERİ KÖTÜ ÜRÜNMÜŞ GİBİ GÖSTERİLİYOR"
Zero (sıfır) şeker veya şekersiz maksimum tat gibi sloganlarla piyasaya sürülen ve birden fazla kimyasal tatlandırıcı çeşidini içinde barındıran bazı ürünler ile içeriğinde şeker yerine nişasta bazlı şeker (NBŞ) kullanılan ürünler için yapılan yanıltıcı reklamlar yoluyla pancar şekerinin kötü ürünmüş gibi gösterilmeye çalışıldığı ifade edilen açıklamada, pancar şekerinin, Genetiği Değiştirilmiş Organizma'lı (GDO) nişasta bazlı tatlandırıcılar veya kimyasal tatlandırıcıların aksine insan sağlığına dost ve tamamen doğal tatlandırıcı olduğu vurgulandı.
Açıklamada şöyle denildi:
"Günümüzde, elde edilen ürün miktarının arttırılması, zararlılarla mücadele edilmesi gibi gayelerle geliştirilen ve genetik yapılarının değiştirilmesi nedeniyle GDO'lu olarak adlandırılan ürünlerin ve tamamen yapay olarak üretilen kimyasal tatlandırıcıların büyük bir bölümünün ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı bilinmekte, etkisi tam olarak bilinmeyenler konusunda ise bu doğrultudaki endişeler giderek güçlenmektedir. GDO'lu ürünlerin ve kimyasal tatlandırıcıların çevre sağlığı yanında, insan ve diğer canlıların sağlığı açısından da alerjiden kansere, alzhaimerdan deli danaya kadar pek çok risk taşıdığı ileri sürülüyor."